Evet, yanlış duymadınız. Dört aylık bir cenin, zamanla tüm vücudunu saran bıyığımsı bir kıla sahiptir. Lanugo denilen bu kıllar doğumdan önce dökülür (şanslıysa) ve bebek tarafından tüketilir. Bebek tarafından sindirilen bu kıllar, mekonyum denilen bebeğin ilk kakasında dışarıya atılır.
Bebekler, mama yemek, uyumak, kaka yapmak ve anne-babalarına zor anlar yaşatmaktan başka bir şey yapmayan, adeta birer süt canavarlarıdırlar. Ama yine de tüm zorluklara değen tatlılığa sahipler.
Bu organlar büyüdükçe işlevlerini yitirirler ama yine de bıyık yemelerinin yanında, ilginç bir bilgi daha değil mi?
Bebekler ana rahmindeyken, annelerinin hormonlarını da alırlar. Doğduklarında rahimdeyken aldıkları östrojenle doğarlar. Bu da demek oluyor ki, kız bebekler minik bir adet görme süreci yaşıyorlar ve tüm bebekler biraz süt salgılıyor. Bazen, kan meme uçlarından dahi gelebiliyor. Korkunç ama doğru.
Bebeklerin göz bebeklerinin, kafalarına oranla devasa bir şekilde büyük olduğunu hiç farketmediniz mi? Evet, şimdi biliyorsunuz. Ayrıca, ilk doğduktan sonra gözleri miyop özelliğini gösterir. Ta ki 6 aylık olana kadar.
Mayıs aylarında doğan bebekler, diğer aylarda doğanlara göre 200 gram daha kiloludurlar. Nedendir bilinmez ama böyledir.
İşte şimdi anlıyorum neden dedelerimizin, yeni doğan torunlarını severken ince, tatlı bir ses tonu kullandıklarını. Arz-talep meselesiymiş meğer.
Yeni doğan bebeklerin her ne kadar uyuması zor olsa da, uykuya daldıklarında da gözleri açık olabilir ya da yuvalarında hareket ediyor olabilir. İyi haber, eğer sizin bebeğiniz de böyle yapıyorsa korkmayın, normal bir durum. Kötü haber, böyle uyurlarken onları izlemek çok ürkütücü.
Bir anne adayı, bir oğlana hamileyim diyorsa nezaketinden böyle diyordur. Normalde içimde erekte olan bir insanı taşıyorum demesi gerekir çünkü. Erkek bebekler rahmin içinde erekte olabildikleri gibi, doğarken de olabilirler.
Bir kaç yaşına gelip de gerçek bir diz kapağı olana kadar, bebekler dizlerinde kıkırdak bir yapıya sahiptirler. Bebeğin vücudundaki diğer iskelet sistemleri de benzer şekilde gelişir. Yaşlandıkça kemikleniriz ve kıkırdak yapı başlangıçtaki yumuşaklığını kaybeder.
Nijerya’da ikiz bebek sahibi olma olasılığı %5 civarındayken, Japonya’da bu olasılık %0,5’e kadar düşüyor. Görüldüğü üzere, Batı-Afrika bölgesinin ikiz bebek sahibi olma olasılıkları daha fazla görünüyor.
Ağlayan yeni doğan bir bebek duysanız, aslında tek yaptıkları çığlık atmaktır. Doğumlarından ancak 3 hafta sonraya kadar ( bazen daha uzun sürebiliyor ), ağladıklarında gözyaşı dökebiliyorlar. Gözyaşı olsun olmasın, feryat figan ağlayan bir bebek, sizi uykunuzdan kolayca uyandırabilir.
Bebekler 7 aylık olana kadar, eş zamanlı olarak nefes alıp yutkunabilirler. Hani olmaz da, bir hızlı içme yarışması düzenlerseniz, bir bebeği asla dahil etmeyin. Asla! Sizi kolayca alt edecektir. 🙂
O hassas noktaya bıngıldak denir ve henüz tam gelişmeyen kafatasının o bölümü sadece hassas ve cıvık değildir. Yakından bakarsanız, yukarı doğru bir şişliğin olduğunu da görürsünüz. Acaba beyin mi o? Ya da bebeğin ruhu? Yok yok saçmalıyorum. Ama yine de düşünmesi bile korkutucu.
Yeni doğanların ellerinin değdiği her şeyi sıkıca tutmak gibi bir reflekslerinin olduğunu biliyorsunuzdur. Ama o tutuşlarının vücutlarını havaya kaldırabilecek nitelikte güçlü olduğunu biliyor muydunuz? Tıpkı bir cimnastikçi gibi.
Bebekler, yaşamlarının ilk üç yılının büyük bir kısmını hatırlamazlar. Nörologlar bu duruma “bebeklik amnezisi” diyorlar ve neden böyle olduğuna dair bir çok çalışma yürütüyorlar. Fakat her ne sebeple olursa olsun , anne-babalar bebeklerinin onlara çektirdiği eziyeti keyifle unutmaya razıdırlar.